Sanatın ve estetiğin kalbi İtalya... Bugün halen , Roma 'nın , Floransa'nın , Venedik'in sokaklarında yürüseniz , kendinizi Rönesans' ta bulursunuz . Michelangelo' nun , Bernini 'nin ruh üflediği mermerlerde , Boticelli 'nin ,Caravaggio'nun , da Vinci' nin fırçalarında hayat bulan renklerde kendinizi kaybedersiniz . Bu güzellik karşısında , kendinizi o kadar kaybedersiniz ki, kalbiniz hızlı atmaya , başınız dönmeye , halisünasyonlar görmeye başlayabilir hatta bayılabilirsiniz .Üstelik bunun tıpta tanımı dahi var ; Stendhal Sendromu ... Aslına bakarsanız bu bir psikosomatik hastalık. Yahu ne güzel hastalık bu ! Hastalığın güzeli mi olur demeyin , oluyormuş . İşte İtalya insanı kendine böyle hasta ediyor .Sanat estetiği denince akla ilk gelen ülke olması da cabası . Resimde ,heykelde , müzikte , mimaride, modada , mutfakta , sinemada ... Estetiğin kitabını yazmış İtalyanlar . İşte bu kitabın yazarları arasında , sinemanın görünmez kahramanı da var ; Ennio Morriconne ...
Roma'nın Trastevere bölgesinde , küçük bir mahallenin taş evinden trompet sesleri yükselirken , hemen yan odadaki henüz 6 yaşındaki Ennio ,en sevdiği oyuncaklarıyla oynamakla meşgul; kalemleri ve nota kağıtları . Trompetçi olan babası onu çok etkilemiş olacak ki , İtalyanca'dan önce ilk öğrendiği dil notaların dili olmuş . Bir gün radyoda duyduğu , Alman besteci Weber 'in ' Der Freischütz ' operasının üvertürünü dinlerken , bir anda duyduklarını notaya dökmeye başlamış . Küçük Ennio 'nun dehasının fark edildiği eşsiz anlardan biri bu ... Çocukluğu ,dünya tarihinin talihsiz bir dönemine denk gelmiş . Ennio doğmadan sadece 6 yıl önce , 1922'de hayalperest bir faşist Roma İmparatorluğu 'nu yeniden canlandırma hevesi ile İtalya'nın başına geçiyor . Koyu milliyetçi söylemleri ile halkın gözünün boyandığı , özgürlüğün anlamının unutulduğu bu topraklarda sığınılabilecek en güzel limana sığınmıştı Ennio ; Müzik ...
Mussolini
1942 'de Dünya, adeta birkaç yaramaz çocuğun elinde oyuncak olan ve milyonlarca masumun öldüğü , başının belası 2. Dünya Savaşı ile uğraşırken , Ennio Santa Cecilia Konservatuvarı'nda trompet öğrencisi oluyor . Aslına bakarsanız ,Ennio trompeti okula girmek için bir anahtar olarak kullanmış . Onun en büyük tutkusu , bestecilik. O zamanlarda , bir trompet öğrencisi için kompozisyon okumak bir skandal . Ancak değişim için yavaştan emeklemeye başlayan müzik dünyasında Ennio ,doğru yeri buluyor . İlk başlarda birçok aranjman yapıyor. Bunlar oldukça modern aranjmanlar . Ennio bu dahiyane işleri ile adını duyurmaya yavaş yavaş başlıyor . Kendisi ,aranjör olarak tanınmak istemiyor , çünkü besteciliğe ve yeni şeyler yaratmaya çok hevesli . Kendisinin söylediğine göre , bestelerini , birçok meslektaşı gibi piyanoda yazmıyor , kafasında duyduğu sesleri hemen o anda notaya döküyor.
60'larda Roma 'da gazete okuyan amcamız
Yıllar Ennio'nun güzel müzikleri eşliğinde birbirini kovalıyor . 1960 'larda sanat yeni bir boyut kazanmaya başlıyor . Bundan nasibini alanların arasında , nadide sanat dalımız , sinema da var. 1960’larda İtalyan sinemasının gişe gelirleri yükseliyor . Bu dönemin öne çıkan üç filmi; Visconti’nin Rokko ve Kardeşleri , Federico Fellini’nin Tatlı Hayat ve Michelangelo Antonioni’nin Macera filmleri. Bu filmler yurt dışında da gişe başarısı elde ediyor . İtalyan sinemasının auteurleri ( auteur kendi düşünce ve duygularını anlatan, filme kişiliğini koyabilen yönetmendir diyebiliriz kısaca, ilk kez François Truffaut tarafından 1954 yılında yazılan bir makalede ortaya atılan teoridir. ) Federico Fellini, Michelangelo Antonioni, Vittorio De Sica, Sergio Leone, Pier Paolo Pasolini, Bernardo Bertolucci ve daha niceleri ... İçlerinden biri var ki hikayemizin kahramanı Ennio ile aynı ilkokula gitmiş fakat daha sonra 27 yıl boyunca hiç karşılaşmamış. Kimdir bu beyefendi ? Tabii ki sanatı ,Western filmlerine taşımış ,Sergio Leone... Morricone ve Leone ikilisi 1964 ' de bir araya geliyor ve ikilinin ilk eseri olan
"A Fistful of Dollars "( Bir Avuç Dolar ) doğuyor .
1937 - Roma
Leone , filmlerinde müziğe fazla önem vermesi ve bu konuda son derece titiz olması ile meşhur bir yönetmen . Setlerinde neredeyse her zaman çekimle eş zamanlı canlı müzik yapılmasını istiyor . Aslına bakarsanız bunu sadece kendisi için istemiyor . Örneğin , "Once Upon a Time in America" nın oyuncularından Robert de Niro , müziği duyarak oynamaya bayılanlardan . Karakterin ruh haline bürünebilmek için hem yönetmenimiz hem de oyuncularımız için çok önemli . Eh , Ennio da tam bu iş için uygun . Müziklerini kendisi çalıyor, kendisi yönetiyor ... Bu güzel birliktelikten sonra , İtalyan sinemasının neredeyse her filminde Ennio Morricone ismini görmeye başlıyoruz . Morricone 'nin müziğinde , müzik adeta işitsel bir olgu olmaktan çıkıp, görselleşiyor . Müzik boyut değiştiriyor ve bizler artık müziği dinlemiyor , görüyoruz .
Morricone ve Leone
Morricone , 1980 'lerin sonunda film müziği yazmaya ara veriyor . Daha çok konserlerde kendinin yöneteceği orkestral müzikler yazmak istiyor ve gelen bir çok film teklifini reddediyor
Müziğini yaptığı filmlerin arasında ; L'Avventura ( Macera - Antonioni ) , A Fistful of Dollars ( Bir Avuç Dolar - Leone ) , For a Few Dollars More ( Birkaç Dolar İçin - Leone )
The Good, the Bad and the Ugly, ( İyi , Kötü , Çirkin -Leone ) Once Upon a Time in America,(Bir Zamanlar Amerika -Leone ) The Mission,( Görev - Roland Joffé )The Untouchables,(Dokunulmazlar - Brian De Palma) Cinema Paradiso,( Cennet Sineması -Tornatore )
Malèna,( Tornatore ) The Best Offer,( En İyi Teklif ) The Hateful Eight ( Nefret Sekizlisi - Tarantino ) ve 400 'den fazla dizi-film müziği , 100'den fazla klasik eser var .
İyi ki bu dünyadan geçmiş ve kalbinle dokunmuşsun Ennio, Grazie Maestro!
İşlerime hep somut sesler, gündelik sesler koyuyorum Müziğe daktilo, teneke kutu gibi sesler katarken pek çok kişi kaprisli olduğumu düşünüyor. Evet bunu yapıyorum çünkü gerçeklik unsuru vermek istiyorum . Gündelik yaşamdaki sesleri , müzikal seslerle karıştıran deneysel bir müzik geçmişinden geliyorum. Bu gerçekçi sesleri psikolojik anlamda da kullandım. ..İyi, Kötü ve Çirkin'de hayvan sesleri kullandım , çakal sesi ,böylece hayvanın sesi filmin ana teması oldu...
Ennio Morricone
Comments