top of page

Hakikatin şiirsel şiddeti: Krzysztof Kieślowski

Yazarın fotoğrafı: Nihan UlutanNihan Ulutan

Güncelleme tarihi: 30 Kas 2022


Bir film nasıl şiirsel olabilir? Mayalarında sanatın kök saldığı yönetmenler, ince bir ruhla bazı çok derin anlatılarla uğraşırken, filmlerine o kadar fazla güzellik katarlar ki, yaratılarını bir Film'den ziyade bir Deneyim'e yükseltirler. Bu tür bir filmin özü, doğrusal hikaye anlatımının yasalarını çiğner, fikir ve duyguları görsel ve işitsel olarak ifade eder; temaları hem iletmek hem de tercüme etmek için duyuları kullanır.



Dekalog- I,(1989)

"Tanrı'dan başka ilah(lar)ın olmayacak."


Kieślowski'nin, kocaman gözlükleri ve kulakları eşliğinde, duyarlılığından hemen hemen hiçbir şey kaçmaz ve rahatsız edici tesadüflere oldukça sert tepki verdiği söylenir. Ellili yaşlarının başında zayıf bir adam, kendisini hiçbir zaman evinde hissetmeyecek bir Polonyalı...Özensiz hali ve çekingen tavrıyla kendini sunmaktan hoşlanmaz.


"İyimser bir kaderci" olarak tanıtır kendisini. İzleyici için belki de o, acının uzmanıdır; bir hikaye anlatıcısı olarak, başkalarına acı çektirmenin zarif yollarını arar. Onun için acıtmayan şeyin hiçbir değeri yoktur. İnsanın olduğu yerde acı ve matem daimidir. Kieślowski de insanlarla ilgilenir. Objektifini bir yüze mümkün olduğunca yakın tutmayı tercih eder. Kamera önündeki oyuncular, en saf ve savunmasız halleri ile oradadırlar.


Trois Couleurs: Bleu,( Üç Renk: Mavi) 1993.


Yönetmenin meşhur "Trois Couleurs"(Üç Renk) üçlemesinin ilk filmi olan "Bleu"nun (Mavi) başlangıcında araba ile seyahat eden bir aile görürüz. Ardından kaykayıyla ıssız bir köy yolunda duran çocuk... Kamera o yüzün derinliklerine inmeye çalışırken, yanından hızla bir araba geçer ve ardından bir kaza olur. Yalnızca gecikmeli bir sonraki kamera görüntüsü şunları gösterir: sürücü, bu ıssız köy yolunda çok uzaklardaki tek ağaca çarpar. Mavi, beyaz ve kırmızı topun sahibi küçük kızın, direksiyon başındaki babası ölür ve annesi hayatta kalır. Film, Julie (Juliette Binoche) adlı bu kadının, hayatta kalma, tüm geçmişi reddetme ve silme, hayata yeniden başka bir yerde, bağımlılıklar olmadan, farklı bir adla başlama girişimini, tabiri caizse "özgür" olma arayışını anlatır. İnsan, hiçbir bağlam ve zamanda "özgür" olamayacağı için, her şeyin büyük ölçüde ters gittiği gerçeklikler karmaşasında, sonu ile karşılaşır.


Film boyunca kameraman Sławomir Idziak, renk kırılmaları ve büyülü ışık yansımaları ile her türlü oyunu yapar. Çalışmaları hikayenin halüsinasyon yoğunluğunu yaratır ve Juliette'in yüzü her zaman üzüntü, şaşkınlık, özlem ile beraber eşsiz bir yansıtma yüzeyi üzerindedir.





Julie'nin, Paris'te küçük bir apartman dairesindeki anonim yeni hayatı başarılı olamaz çünkü geçmiş daha güçlüdür. Hayallerinde kocasının müziğini duyar; yok ettiği notaların bir kopyası ortaya çıkar. Kocasının başka bir kadınla gizli, farklı bir hayat sürdüğünü keşfetmek dengesini bozar. Kaderci iyimser Kieślowski:" Her hayatta seçim yapabileceğiniz anlar vardır", der. Ancak beklentilere göre değerlendirildiğinde, ardından gelen genellikle şu ya da bu şekilde başarısızlıktır.




Geçmiş izler...


1970'lerde Kieślowski , Polonya'nın en saygın belgesel film yapımcılarından biridir; meraklıdır, rahatsızdır ve neredeyse sürekli olarak sansürcülerle ters düşer. Tereddüt ederek uzun metrajlı film yönetmenliğine geçtiğinde, ilgisi toplumsal çatışmalardan bireysel çatışmalara kayar. 1982'de "Solidarnosc" mahkemelerinde, tutkulu bir ceza savunma avukatı olan ve en aptalca tesadüflerden dolayı talihsizliğe düşen insanlar konusunda uzman olan avukat Krzysztof Piesiewicz ile tanışır. Anlaşıldığı üzere, Piesiewicz'in edebi tutkuları gerçekleşmemiştir: Kieślowski ile bir senaryo yazmaya başlarlar.



Kieślowski ve Piesiewicz


Piesiewicz, 1980'lerin ortalarında, Polonya'da sinema yapımıyla ilgili her şeyin giderek zorlaştığı bir sırada, Kieślowski'ye televizyon için bir dizi olarak "Musa'nın On Emir'i" hakkında on film yapması gerektiğini önerir. Ortaya çıkan şey, ilgili emirle, on saatlik mutsuzluk hikayeleridir. Marjinal figürlerle birbirine bağlı, Varşova'da kasvetli bir toplu konutta geçer. Sanatçılarını bir metafizikçi olarak yorumlamak isteyen "Dekalog" hayranları (filmlerde kilise ve öteki dünya hakkında pek iyi bir sözü olmamasına rağmen) bu arınma yolunu memnuniyetle karşılar. Şüpheci eleştirmenler için ise bu bu bir yüzeye kaçış gibi görünür. Kieślowski'nin inceliği, sinirliliği ve zarafeti ile tarzı son derece baştan çıkarıcıdır; onu tehlikeye atan da budur..




A Short Film About Killing (Öldürmek Üzerine Kısa Bir Film) , 1988.



Kieślowski daha önce on emir filminden ikisini "A Short Film About Killing" (Öldürmek Üzerine Kısa Bir Film) ve "A Short Film About Love" (Aşk Üzerine Kısa Bir Film) gibi farklı ve daha uzun bir biçimde yayınlamıştır ve bunların başarısı (Avrupa Film Ödülü 1988), Kieślowski'nin "Batıda Hayatta Kalma" serüvenini ilerletir ve sanatsal gelişimini sağlar.


"Öldürmek Üzerine Kısa Bir Film'de", iki çok uzun, natüralist öldürme sahnesi vardır: taksi şoförünün acımasızca öldürülmesi ve Jacek'in ölüm cezasına çarptırılması. İlk vakada saik olmaması ve suçun vahşeti bir şok etkisi yaratırken, ikinci vakada dehşet verici olan, öldürmenin rutin ve din adamlarına özgü karakteridir. 1987'de film çekildiğinde, ölüm cezası Polonya'da hâlâ yürürlüktedir. Dolayısıyla yönetmen bir infazın gidişatını sadakatle yeniden kurgulayabilmiştir. Film, çekildiği dönemde Polonya'da yürürlükte olan yasaya karşı bir protesto olarak görülür. Keiślowski otobiyografisinde şunları yazar: "Bence bu film aslında ölüm cezasıyla ilgili değil, genel olarak öldürmekle ilgili. Kimin öldürdüğüne, kimin öldürüldüğüne bakılmaksızın, kötü olan "öldürmek" hakkında..."


Yönetmen, anlatımı, izleyicilerin karakteri çevreleyen kasvet ve umutsuzluk atmosferini neredeyse fiziksel olarak hissedebilecekleri bir şekilde kurgular. Muhtemelen Varşova'nın bu filmde gösterildiği kadar sıkıcı ve depresif olduğu başka bir film yoktur. Görüntü yönetmeni Sławomir Idziak riskli bir seçim yapar: kasvetli atmosferi yoğunlaştırmak için görüntüleri gerçek dışı bir hava veren yeşilimsi filtrelerden yararlanarak çekmeye karar verir. Bu üzücü arka planda sunulan insanlar nadiren şefkat gösterirler, çoğu zaman düşmanca ve iticidirler.


A Short Film About Killing (Öldürmek Üzerine Kısa Bir Film) , 1988.



Kieślowski filmlerini, herkes için inandırıcı kılmak adına çok uzun ve titiz bir şekilde kurgulamaz, aksine filmlerin içini boşaltır; her şey belirsiz kalsın diye açıklamaları ortadan kaldırır. Elle tutulamayan dengeyi, o muğlak işaretin sırrını arar. Anlam için sefil ve sonsuz susuzluğumuzdan yararlanır. "Mavi"deki mavi, sadece mavidir, başka bir şey ifade etmez. Kieślowski'nin filmlerinde, önümüzdeki beş dakika içinde ne olacağı asla tahmin edilemez, ancak anlatı zikzak şeklindeki rotasını o kadar gergin bir şekilde takip eder ki, en katı tutarlılık havaya hakim olur...


Aktörler ve teknisyenler, onunla ilk kez uğraşmak zorunda kaldıklarında, Kieślowski'nin iş için belirlediği hız içinde neredeyse nefes nefese kalırlar. Birkaç varyasyonda, inanılmaz bir ayrıntı takıntısıyla sahne üstüne sahneyi sarsıntılı bir şekilde çeker. Böylece kendisine bir sürü malzeme ile oynamak için kurgu odasının eğlenceli dünyasını yaratır...


Bu, her zaman bir montaj virtüözü olan kurnaz belgesel yapımcısının stratejisidir: "Gerçek film ancak kurgu masasında ortaya çıkar". Teması, şansın körlüğü ve aptallığı olabilir; bunlar montaj odasında yoktur. Orada, dikkatli bir gözetmen olarak, karakterlerini her göz açıp kapayıncaya kadar takip eden, yaşamlarının ve ölümlerinin Usta'sı vardır.




Eğer meleklerin diliyle konuşsam,

ama sevgim olmasa,

ses çıkaran bir bakırdan farkım olmaz.

Eğer peygamberlikte bulunabilsem,

bütün sırları bilsem ve bütün bilgiye sahip olsam,

eğer dağları yerinden oynatacak kadar

büyük bir imanım olsa

ama sevgim olmasa,

bir hiçim.

Sevgi sabırlıdır.

sevgi şevkatlidir.

Sevgi her şeye dayanır,

her şeye inanır.

Sevgi asla son bulmaz

ama peygamberlikler ortadan kalkacak,

diller sona erecek,

bilgi ortadan kalkacaktır.

İşte böylece kalıcı olan,

iman,ümit ve sevgidir

Bunlardan en üstün olanı da

“Sevgi”dir.





Comments


bottom of page